Verba Volant Scripta Manent*

Söz uçar yazı kalır.

Tüm hakları saklıdır (c) 2016

İstanbul (Çağlayan) Adliyesindeki İnanılmaz Güvenlik Zaafiyeti

2017-06-20 13:50:42 tarihinde, Av. Ahmet Erdem Uslaş tarafından yazılmıştır.

Terör, çağımızın acı bir gerçeği. Bu yüzden güvenlik sektörü son 10-15 yılda en hızlı büyüyen sektörler arasında. Rezidanslar, AVM’ler, her türlü resmi binalar, kurumsal iş yerleri, plazalar, aklınıza neresi gelirse gelsin kapısında güvenlik görevlileri var. Bu gerekli mi? Ne yazık ki evet. Peki, Türkiye’de pek çok alanda olduğu gibi güvenlik alanında da “mış gibi” yapılıyor mu? Hem de nasıl!

Bu yazımda size yakın geçmişte bir Cumhuriyet Savcısının şehit edildiği İstanbul Adliyesi’ndeki bir güvenlik skandalından bahsedeceğim. Bu, öyle bir skandal ki orada görev yapan güvenlik görevlileri ve polis memurlarını bizzat uyarmış olmama rağmen aylardır değişen hiçbir şey yok.

İstanbul Adliyesi’ne giriş yapan tüm vatandaşlar (ki buna avukatlar da dahil) metal eşyalarını ve çantalarını X-Ray cihazına koymak suretiyle güvenlik kontrolüne tabi tutuluyorlar. Adliye binasına ateşli silah ile girmek kanunen yasak. Üzerinde ateşli silah olan kişilerin silahları girişteki bir güvenlik görevlisi tarafından alınıyor, güvenlik görevlisi ve silah sahibi şahıs birlikte yan taraftaki polis memurluğuna yürüyorlar ve silah, polis memuru tarafından teslim alınarak kaydı yapılıyor. Buraya kadar bir sorun yok. Silah girişte teslim alındı mı, alındı. Güvenlik (şimdilik!) sağlandı.

Adliyede işini bitiren silah sahibi şahıs binadan çıkış yapmadan önce güvenlik görevlisiyle birlikte silahını teslim ettiği polis memurluğuna bu sefer tek başına geliyor, kimliğini ibraz ediyor, imzasını atıyor, silahını geri alıp beline takıyor ve refakat edilmeksizin(!) polis memurluğundan ayrılıyor. Belirtmek isterim ki söz konusu polis memurluğu adliye binasının içinde. Dolayısıyla memurluktan çıkan biri adliyeden çıkmış olmuyor, aksine hala adliye binası içerisinde bulunuyor. İşte zurnanın zırt dediği yer tam da burası;

Girişte teslim ettiği silahını geri alıp beline takan şahsın polis memurluğundan çıktıktan sonra adliye binasını hemen terk edeceğinin garantisi var mı?

YOK! Çünkü polis memurluğunda her daim boş boş oturan en az üç dört memur olmasına rağmen bunu (yani şahsın silahını teslim aldıktan sonra adliyeyi derhal terk etmesini) kontrol eden bir Allah’ın kulu yok. Şimdi soruyorum: Bunun adı güvenlik mi?!

Bu akıl almaz güvenlik açığını gerek güvenlik görevlilerine gerekse polis memurlarına birkaç kez söyledim. Hepsi de “Vallahi biz de söyledik Avukat Bey.” şeklinde anlaşılması imkansız ve anlamsız bir cevap verdi. Kime söyledin? Sen orada görevlisin. Görevinin gereğini yapman için illa birinin sana talimat vermesi mi gerekiyor? Böyle bir güvenlik açığına (üstelik uyarılmana rağmen) nasıl göz yumarsın? Bu sorulara tabii ki cevap yok. Olamaz da.

Sonuç olarak, İstanbul Adliyesi’nde dolaşan herkes bilsin ki karşınızdan gelen her türlü şahsın belinde her türlü tabanca olabilir. Yakında bir duruşma çıkışında çatışma çıkınca ya da -Allah korusun- bir başka şehit verildiğinde bu durum belki(!) düzelir. O da belki. Çünkü burası Türkiye.

 

Yorumlar

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir